DEPRESYONDA MIYIZ ? GİBİ MİYİZ ?









Buraya depresyon şudur budur  diye başlamayacağım tabiki.
Bunu istediğiniz internet sitesini tıklayarak bulabilirsiniz zaten.

Bugün ki amacım depresyon sandığımız durumlarımızın kök nedeni ve küresel antidepresan sektörü hakkında küçük notlar bırakmak olacak.

Ülkemizdeki bilimsel verilere göre %15 depresyon hastası olduğu söylenmekte.

Bilimsel kaynaklar bu rakamları veriyor olsa da ben ülke olarak birçoğumuzun genetik ve biyolojik faktörler hariç,çevresel ve psikolojik etkiler sebebi ile depresyonun bir ucundan tuttuğunu ya da öyle olduğunu varsaydığını düşünüyorum.

Çok kolayca dilimize yerleşen bu kelime kendimizi sosyal çevremize ifade ederken dahi kolaylıkla sarfettiğimiz,espri malzemesi yaptığımız bir durum haline dönüşmüştür,ne yazık ki.

Günümüz dünyasında anormal  kavramların ve durumların meşrulaştırıldığı,alıştırıldığı,bunlar için kendimizce aldığımız çözümlerin her gün tüm biyolojik sistemimizi yok ettiği günleri yaşıyoruz bilerek ve isteyerek.

Neydi bizi bu kadar hastalıklı hale getiren ve bu kaybolmuşluk hissini veren duygu düşünüp duruyorum sürekli ?
Hızla gelişen teknolojinin körleştirdiği zihinler,üretime değil tüketmeye odaklı yeni dünya anlayışı,maddenin ve gücün  araç değil amaç haline dönüştürülmesi,görsel ve sosyal medya üzerindeki zihinsel oyunlar depresyonda olduğumuzu hissettiren önemli adımlar olabilir belki.

Hepimiz evren adı altındaki sistem de analiz etmek ve deneyimlemek için gelmişken hissetmekten kaçıyoruz.
Varoluşunu ,sistemin monotonluğundan kurtaramadığı için yaşama motivasyonu yok olan insan ,bu motivasyonun yok oluşunun verdiği acıyı hissetmemek  adına duygularını sindirmeyi ve yok etmeyi tercih ediyor artık.
Aslında yaşarken ölüyor.
Hepimiz bende dahil olmak sureti ile yaşantımız içinde baş edemediğimizi düşündüğümüz birçok sorun ve üzüntü ile baş başa kalıyoruz.Hayat bana da bir gül bahçesi vaad etmedi sizler gibi.
Sadece emin olduğum bir şey var ki,her acı yaşanılan her zorluk bizim kendi en iyi versiyonumuzu yaratmak için yolculuğumuzdaki küçük bir basamak.
Bu basamakları kendimize ve bizi bizden çok seven yaratıcımıza olan inancımız ile bütünleştirdiğimiz zaman, hayat her daim elimizden tutuyor ve hedeflediğimiz noktaya götürüyor bizi.
Duygularımızı hormonlarımız yaratıyor ve bu hormonları beynimizle filtrelemediğimiz sürece kafamızın içine hapsolmuş kimliklere dönüşüyoruz her gün.
Bunu kullanmak için bu hayata geldiğimizi düşünmek ve anlamak ,duygularımızla barışmak için bir kapı aralığı olabilir belkide.
Bir sonraki yazımda özellikle antidepresan kullanan dostlarım için çok güvendiğim bir kitaptan önemli bir açıklama paylaşacağım.
Herkesin bu yazıyı okuduktan sonra bu ilaçları kullanıp kullanmama iradesini göstermesini kişisel olarak rica ediyorum.
Meriden Sevgiler :)


0 yorum:

Yorum Gönder