
İnsanlar için mevcut olan en güçlü ve en yüksek eterik
enerji kaynağı olan epifiz bezi,psişik güçleri başlatmakta her zaman önemli
olmuştur.
Kafatasının içinde hemen hemen herşeyin sağı ve solu varken beynimizin
tam ortasında küçücük öyle bir parça vardır ki ,hormonların üretildiği,alınan
kararların hammaddelerinin kimyasal olarak oluşturulduğu merkezdir burası.Aynı
bir göz gibi dizayn edilmiş,retinası sayesinde ışığı algılayan bir yapıdadır.
Çam kozalağına benzeyen bu organ Rene DESCARTES in ruhun
oturduğu yer olarak adlandırdığı üçüncü gözümüzdür.Ruh gözü ile de bilinir
çünkü insan yaradılışı itibari ile beden ve ruh arasındaki gizli geçit
gibidir.Birçok eski kültürün epifiz bezine bu kadar takması bu sebeptendir.
Çam kozalağı sembolü
Sümer,Yunan ve Roma geleneklerinden Vatikan daki çam çeşmesine ve
papanın asasına kadar bugün antik
dünyanın her yerinde görülmektedir.Bu bilgi bile bize başlı başına bir dikkat
çekmektedir aslında.
Kadim zamanlardan bu yana körelmesi sonucu ,bir pirinç
tanesi kadar küçülmüş ve sertleşmiş ve insanlığın adım adım geriye doğru gitme süreci
başlamıştır.
Ruhani tarafımıza uzanan,doğduğumuzdan itibaren bize
yaradılışın tek gerçeğini hatırlatmaya çalışan bu gizli geçit bir kez aktive
edildiğinde, farklı boyutlara açılan bir kapı görevi görür.
Bu kapının anahtarı da epifiz bezinin salgıladığı
hormonlardır.
Bu hormonlar da anahtarın üstündeki bir ayrıntıda gizli
olan serotonin, melatonin ve DMT molekülleridir.
Bu hormonların nasıl çalıştığını bir sonraki "EPİFİZ BEZİ İÇİNDEKİ HORMONLAR" yazımdan takip edebilirsiniz.
0 yorum:
Yorum Gönder