“Nisyan”demişler adımıza,arapça etimolojisine bakıldığında“unutan”manasına gelen.
İçinde kainattan zerreler barındırmasına karşın, bir türlü
tamamlanamayan.
Yalnızca demir gibi ateşin narıyla yanan ve şekil alan.
Tıpkı şair Yusuf Tuna nın söylediği gibi ,
Ustam örse koyup dövdü bizleri,
Ateşte demir gibi şekil aldık.
Ruhumuza tesir etti sözleri,
Ateşte demir gibi şekil aldık.”
İnsan, dünyaya tekamül yolculuğunda en iyi versiyonunu
yaratmak üzere
gelmişken ,acı ile ,yokluk ile öğrenir yada öğrenme sürecine bile nail olamadan
hayatını yaşadım zanneder ve çeker gider.
gelmişken ,acı ile ,yokluk ile öğrenir yada öğrenme sürecine bile nail olamadan
hayatını yaşadım zanneder ve çeker gider.
O yüzdendir ki en iyi tohumlar, hep en büyük fırtınalar ile verimli
topraklara sürüklenir
ve filizlenmeye
başlar.
Aşık olur acı çekersin,kendinden en iyi sen i yaratmak için
var gücünle
değişir,güzelleşirsin.
değişir,güzelleşirsin.
Çocuk özlemi çekersin,anne olmamana rağmen en iyi ebeveyn olacak kadar sevgi ve
bilgi biriktirirsin.
Hayalinde ki işi istersin,o işte çalışmıyor olmana rağmen en
iyisini yapabilecek
donanıma ve motivasyona sahip olursun.
donanıma ve motivasyona sahip olursun.
Neyse özlemini çektiğin ,hep onun için, en iyisi oluncaya
kadar yılmadan,pes
etmeden gelişir kendinden yeni yüzler,yeni kopyalar geliştirirsin.
etmeden gelişir kendinden yeni yüzler,yeni kopyalar geliştirirsin.
Fakat acı ile gelişme dürtümüzün en büyük sıkıntısı sürekli olarak unutuyor olmamız.
Kainatın matematiksel öğrenme sistemine göre;
Eğer ki
hayatında ki bir tecrübeden yeterli dersi almaz ve bilinç miracına
yükselmezsen,aynı dersi bugün adı ayşe olan insanla başladığın deneyim
yolculuğunda ,yarın fatma ile devam eder,
yeniden ,yeniden aynı tecrübeyi yaşar
kendi döngünde savrulur gidersin.
Ta ki ihtiyacın olan
dersi alıp içselleştirinceye kadar.
İnsan olarak bu yanlışlara düşmemizin önündeki en büyük engel bana göre,
Sistemi değil hayatı yaşadığımızı
zannetmemiz.
Bugün çektiğimiz sıkıntıyı analiz etmeden ve sonuç bilgisine eriştirmeden unutuyor
olmamız.
Hayat hepimizden işaret bekliyor,
Silkelenmemizi ve ayağa kalkmamızı!
Başımıza gelen her tecrübe bizim kendi irademizin ve
seçimlerimizin sonucu
iken,kaderi yada içinde bulunduğumuz şartları suçlayarak,teselli mekanizmamızı
devreye alıyor kudretimizden uzaklaşıyoruz.
iken,kaderi yada içinde bulunduğumuz şartları suçlayarak,teselli mekanizmamızı
devreye alıyor kudretimizden uzaklaşıyoruz.
Ama hepimiz için iyi bir haber var,
Hayatımızı bu noktaya biz getirdik lakin düzeltmek bizim elimizde.
Bunun için hergün ama hergün sınırlı akıllarımızı daha fazla zorlayarak,
Ruhumuzda ,yaratılırken bize verilmiş olan, kuvvelerimizi harekete geçirerek,
Kendi potansyelimizi yaratmak için tırmalayarak,
Affederek,merhamet ederek,severek,aşık olarak,hayatın yanında yer alarak
Hep ama hep analiz ederek,sorgulayarak
Bu kainat mekanizmasının kanunlarına vakıf olarak, kaderimizin efendisi olmayı
öğreneceğiz.
öğreneceğiz.
En büyük düşmanımız kendimizsek,yine en büyük dostumuz da kendimiziz.
Bizi bizden çok seven,
Kainatın mucizelerinden ruhumuza üfleyen bir Yaratıcımız var.
Bize uyanmamızı ve artık işaretleri takip etmemizi söylüyor.
Belki bir insan ,belki bir kitap, belki de bir başka yol ile.
Hayat yolculuğunda hepimiz varması gereken noktaya gitmekle yükümlü varlıklarız.
İhtiyacımız olan tek şey bize kim olduğumuzun hatırlatılması.
Ben kendi hayatımda ne zaman bir sıkıntıya düşsem,kendime kim olduğumu
hatırlatarak yeniden yoluma devam etmeye çalışıyorum.
hatırlatarak yeniden yoluma devam etmeye çalışıyorum.
Ve bugün sana şunu söylemek istiyorum,
Sen Çanakkale Savaşında 215 kiloluk mermiyi sırtlanan Seyit Onbaşı !
Sen elinde hiçbir teknoloji olmadan mısır piramitlerini inşa edip ondan elektrik
üretebilme yeteneğine sahip büyük akıl,
üretebilme yeteneğine sahip büyük akıl,
Sen atomu parçalayan Alman bir bilim adamı.
Sen,sen,sen...
Sen bir mucizesin,sen dilediğin herşeysin.
Sınırsız kudretimizin,sınırlı akıllarımızdan kurtulması dileği ile...
Meri den sevgiler.