Buraya depresyon şudur budur  diye başlamayacağım tabiki.
Bunu istediğiniz internet sitesini tıklayarak bulabilirsiniz zaten.

Bugün ki amacım depresyon sandığımız durumlarımızın kök nedeni ve küresel antidepresan sektörü hakkında küçük notlar bırakmak olacak.








Shumann Rezonansı ilk  defa 1952 ve 1957 yılları arasında Alman Fizikçi W.O Shumann tarafından ortaya atılmış ve König tarafından kanıtlanış tabiri caizse "YERYÜZÜNÜN KALP ATIŞI " olarak isimlendirilmiş doğal bir evren frekansıdır.

Bugün artık insanın ve canlı,cansız her varlığın atomlardan meydana geldiğini ve evrenin elektomanyetik alanı ile sürekli etkileşimde ve titreşmekte olduğunu biliyoruz.

İşte buradaki entegre çalışmanın getirdiği yaradılış mucizelerinden biride Shumann Rezonansı ve beynimize olan etkisidir.


     UFACIK TEFECİK İÇİ DOLU MUCİZECİK “ ZEYTİN “ ve  ALTIN SIVI “ZEYTİNYAĞI"



Birçoğumuzun kahvaltıda eksik etmediği fakat topraktan bize sunulan ne denli önemli bir hediye olduğunu bilmediğimiz zeytin var sırada.
TİN SURESİ 1.AYET “ İncire ve zeytine andolsun.”
Kutsal kitabımızda bile üzerine yemin verilmiş içinde muhteşem sırlar barındıran bir mucize.
Yapraklı dalı,barışın simgesi sayıldı,sadece yaprağından nice ilaçlar üretildi.Efsanelerde bitkilerin dilinden anlayan Lokman Hekim in kaybolan reçetesi ile hayat buldu,tanelerinden çıkarılan yağın gizemi böylece başlatıldı.
Zeytin ve zeytinyağının faydalarını bugün internetten tıkladığınız bir çok sitede görüyor olacaksınız.
Bu sebeple benim söylemek istediğim belki önünüze gelmeyen diğer bilgileri aktarmak olacak.
Zeytinyağı,antioksidan elementleri içerdiği için hormonlara destek olup,hücre farklılaşmasının gelişimine,hücre zarının oluşumuna yardımcı olur.Daha önceki “NEDEN YAŞLANIYORUZ” yazısında genç kalmanın en önemli sırrının hücre onarımı ve arttırımı olduğunu öğrenmiştik.Bu sebeple zeytinyağının etkilerinden faydalanabilmek için,düzenli olarak her gün 2 çorba kaşığı saf,doğal zeytinyağını ağızda bir süre bekleterek yemek hem tüm organların sağlıklı çalışmasını hemde hücre yenilenmesini sağlamaktadır.Aynı zamanda her öğünde 3 tane zeytini temiz bir ağızla iyi çiğneyerek besin öz”Su”yunu çıkarmanız kendinize yapacağınız en büyük hediye olabilir.
AIDS hastalığının nedeni olan HIV mikrobuna karşı savaşır.
Günde bir çorba kaşığı tüketmek,aynı anda başka yağlı maddeleri azaltmak koşulu ile,göğüs kanseri  riskini %45 düşürdüğü bilimsel olarak ispatlanmıştır.
Yaşlanmanın hem genel doku ve organlar,hem de beyin fonksiyonları üzerinde ki etkilerini geciktirir bu sebeple OSTEOPOROZU ve ALZHEİMER daki hafıza kaybını önlemeye yardımcı olur.Gibi gibi sayısız mucizeler gösterilebilir.
Özellikle bu notu anneler için aktarmak istiyorum ;
Doğum öncesi ve sonrasında bebek beyninin ve sinir sisteminin,sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi beslenmeyle doğrudan bağlantlıdır.Zeytinyağı bu açıdan da vazgeçmilmez bir besindir.Zeytinyağı çocuk gelişiminde hayati önem taşıyan yağ asitlerini,anne sütüne eş miktarda içerir.Zeytinyağında bulunan oleik asit,annesini emerek beslenen bebeğin sinir dokularının gelişimi açısından çok faydalıdır.
Bebeklik çağlarından sonra gelişen ve büyüyen insan vücudu süt tüketmeye uygun değildir.Sadece bebeklerin vücut yapıları süte uygundur.O da yalnızca anne sütüne uygundur.Bu yüzden günümüz doktorları genellikle sütü değil sütten üretilmiş peynir,yoğurt gibi besinleri tavsiye ediyorlar.Bir bebek büyüyerek anne sütünden sonra ayrılıp artık diğer gıdalar ile beslenmeye başladıktan sonra gelişen organizması sütten hiçbir fayda görmez.Bu nedenle çocuklarınıza süt içirmenizin hiçbir faydası olmadığı gibi kısmen zarar görmüşte olur.Fakat yağsız inek sütüne saf,doğal zeytinyağı katıldığında anne sütü kadar doğal bir besin kaynağı özelliği kazanır.Zeytinyağı içindeki linoleik*linolelik oranı anne sütünde bulunana benzer.
HEMCİNSLERİM İÇİN BİR NOT :
Saçlar auranın hafızasıdır.Yaşanmışlıkların tüm manyetik izleri statik elektriğe duyarlı bu kök uzantısında birikir.Kadınlar geçmiş yaşanılanları bu yüzden unutmakta,silmekte daha fazla zorlanırlar.Kalplerinin yaralandığı dönemde doğal refleks olarak saçlarına yönelmeleri bu yüzdendir.Saf,doğal zeytinyağının saçlarla etkileşiminde hem maddi hem manevi bir takın faydalar vardır.En azından 40 günde bir saçlarınıza doğal zeytinyağı sürmeniz hayatınızda büyük dokunuşlara imza atmanız demektir



   GENÇLEŞMENİN EN AĞIR BEDELİ :)
                                                                  
Metabolizma hızını arttırmak,sağlıklı ve uzun bir ömür sürmek için hücrelerimizin dış zarlarını onarmak zorundayız.Bunun için bir tavsiye,her gün iki tane taze acı biber yemenizdir.Evet biliyorum tadı oldukça acı,gözlerinizden yaşlar eksik olmayacak belki ama yaşam iksirini elinize aldığınızı düşünerek motive olabilirsiniz.Çok aşırıya kaçılmadığı müddetçe yan etkisi yoktur.Tam aksine hücre duvarları onarılmaya başladıkça,metabolizma hızınız olması gereken düzene girer ve vücut atması gereken fazlalıkları yakarak dışarı atar.Taze acı biber bünyesinde var olan birkaç etken madde sayesinde zarar görmüş hücre zarlarının onarımına katkıda bulunur.Buna biberin öz "SU"yu denir.On haftalık süreç içerisinde yeni hücreler oluşmasıyla da metabolizma hızı yüksek düzeyde kalınca sağlıklı hücreler ile,sağlıklı bir vücuda sahip olmaya başlayacaksınız.Tabi ki her öğünde düzenli olarak yemek şartı ile.Bu hücre onarımı için en kolay ve basit yoldur.Acı biberin soğuk algınlığı,bronşit ve sinüs enfeksiyonu gibi belirtileri için doğal tedavi yöntemi olarak kullanılması çok eskilere dayanır.Hani şu her zaman duyduğumuz koca karı ilaçları efsanesi vardır ya aslında o dilimize yuvarlanarak gelmiş KOCA KARİA devleti olarak bilinen eski bir uygarlıktır.Koca Karia devletinin tıp alanındaki uzmanlığından geriye kalan,günümüze kadar ulaşan kalıntılardan en önemlisi acı biberin yeridir.Öyle ki soğuk havalarda bile ayakkabıların içine acı biber koyarak soğuktan etkilenme derecesini azaltır,kanayan yaraya acı biber koyarak yarayı durdurur ve iz bırakmadan iyileşmelerini sağlarlardı.Koca Karia devletinde acı biber alerjik tüm hastalıklarda ilk başvurulan çaredir.Ağrıyı geçiren özelliği nedeniyle diş ağrıları,yılan ısırıkları ve migren rahatsızlığında acı biber kullanılmıştır.Bu sonuçlar bugün laboratuvalarlda test edilmiş ve bilimsel olarak doğrulanmıştır.Koca karia devletindeki kadınlar acı biberin zayıflatıcı özelliğini uzman hekimlerden öğrenmiş ve baş tacı yapmışlardır.Harici olarak bol miktarda E  vitamini içerdiği için güçlü bir antioksidandır.Yaşlanmaya karşı cildi ciddi şekilde korur.Özellikle bağışıklık sistemini oluşturan hücrelerin zarlarını ciddi oranda güçlendirir ve kanser başta olmak üzere birçok hastalığa karşı savaşçı bir rol üstlenir.A vitamini ile tam bir göz dostudur.
En önemli faydası şudur:Kırmızı acı biberin kanserli hücreleri öldürdüğü kanıtlanmıştır.Bunu yaparken sağlıklı hücrelere hiçbir zarar vermediği için doğal bir kemoterapidir.Ama buradaki en önemli nokta taze acı biberin bu faydalarından yararlanabilmek için içersindeki besin öz "SU"yunu çıkartmanızdır ve bunu sadece dişlerinizle yapabilirsiniz.Buradaki asıl amaç biberin acısına katlanarak çok iyi bir şekilde çiğnemektır.Beş on diş vuruşuyla,"Acısına dayanamıyorum" diyerek yutarsanız hiçbir faydasını göremezsiniz.Sadece midenize acı bir posa göndermiş olursunuz.Biberin faydaları olduğu gibi öz "SU" yu ile mideye gider ve bir süre sonra da vücuttan atılır.Bu sayede hiçbir fayda görmeiş olursunuz.Sadece acısına katlanmış olursunuz.Ülkemizde güney doğu bölgesinde çok tüketilmesine rağmen faydasının olmaması bu yüzdendir.Dişlerimizi fırçalayarak temiz bir ağız ile en az 40 defa çiğneyip öz "SU" yunu çıkardığımız biber emin olun uzun ve genç yaşamın en önemli iksirlerindendir.Burada fayda kırmızı biber değildir,altını çizerek yeniden belirtmek gerekir ki kırmızı biberin içindeki besin öz"Su"yudur.Tüm hücreleri onarıp kanserden katarakta,eklem romatizmasına kadar sayısız fayda ile topraktan biz insana mucize olarak gönderilmiştir.
                                                                  


"Kendisine ömür verilenin ömrünün uzaltılması da,ömründen kısaltılmasıda mutlaka bir kitapta yazılıdır.Şüphe yok ki bu ,Allah'a göre kolaydır." (Fatır Suresi 11.Ayet )

Hepimiz sağlığımızı ve gençliğimizi uzun yıllar muhafaza etmek  ve  güzel  kalmak istiyoruz.

Uzun bir yaşam hepimizin hayali fakat çareyi kozmetik ürünlerde aramak  veya vücut sistemimizi tanımadan beslenmek  atılması gereken en son adım olsa gerek.

Hiç kulağınıza geldi mi bilmiyorum;
ilk insan olan Hz.Adem in 1000 yıl yaşam kapasitesine sahip olduğu, bunun ledün ilmi içerisinde geçen bir bilgi olduğu (ledün ilmi-sırlar ilmi)( hakkında daha sonra bilgi vereceğim )eskiden 500 yaşında ölen insanların arkasından erken öldü diyerek gözyaşı döküldüğü.

Kulağa ütopik mi geliyor?





1990'ların sonlarında Jennifer Luke adlı bir bilim insanı,beynin orta yerinde bulunan epifiz bezinin, florid için bir hedef olduğunu,epifiz bezinin tıpkı bir mıknatıs gibi floridi çekmekte olduğunu keşfetmiştir.
Bu da epifiz bezinin kireçlenmesine ve bedendeki hormonal işlemin etkin bir biçimde çalışmasına engel olmaktadır.




Epifiz bezi içindeki serotonin yaşamdan zevk almayı sağlarken,melatonin ise büyüme hormonudur.Bedenimizin günlük ritmini düzenler,kanserden koruyucu bir özelliği vardır,en çok geceleri ve karanlıkta salgılanır.
Bu yüzden gece uykusu ve karanlıkta yatmak ruhsal ve bedensel şifanın en önemli anahtarıdır tabi ki doğru beslenme ile.Epifiz bezinin en aktif olduğu zaman gece 3 civarı olarak bilinir.Bu nedenle,gece ibadetlerinin çok değerli olduğunun göstergesi gibidir.
İsa nın bir sözü der ki “Karanlıkta oturanlar gerçek ışığı görürler”.Bu yine epifiz bezine bir atıf gibi algılanmaktadır.






İnsanlar için mevcut olan en güçlü ve en yüksek eterik enerji kaynağı olan epifiz bezi,psişik güçleri başlatmakta her zaman önemli olmuştur.

Kafatasının içinde hemen hemen herşeyin sağı ve solu varken beynimizin tam ortasında küçücük öyle bir parça vardır ki ,hormonların üretildiği,alınan kararların hammaddelerinin kimyasal olarak oluşturulduğu merkezdir burası.Aynı bir göz gibi dizayn edilmiş,retinası sayesinde ışığı algılayan bir yapıdadır.

Daha önce bahsetmiş olduğum eski uygarlıkların ,yaşadıkları devirlerin ötesinde bir hayat sürmeleri bize şu anda bile mucize gibi gelmektedir.
Peki mucize sandığımız gelişmişlik, Allah ın insana bahşettiği o çok özel noktada olabilir mi ?
Sanıyorum ki birçok seçeneğin  içinde en güçlü olanı " epifiz bezi "
Öyle olmasaydı  insanoğlu bunca yıldır böyle bir  kitlesel saldırıya maruz kalamazdı.


               (Epifiz bezinin beyin içindeki görüntüsü tıpkı birçok örgütte                  ve uygarlıkta sembol haline gelen üçüncü göz e benzemiyor mu?)

"EPİFİZ BEZİ NEDİR O ZAMAN BİR BAKALIM"






Tarih kitaplarına göre 6000 yıldır , son dönemde  Afrika kıtasında bulunan insan kalıntılarına göre de  200.000 yıldır  dünya gezegeninde var olduğumuz söyleniyor.
Çok gelişmiş uygarlıkların çöküşü sonrasında kurulan dördüncü sistem olduğumuz düşünülürse,
Benim her zaman kendime sorduğum soru;




Bugün ki teknoloji ile ancak kısmi olarak açıklanabilen, piramitlerin mimarı Mısırlıların , Yukatan yarımadasında  7 milyon nüfusu ile yaşadığı düşünülen Maya uygarlığının, bize göre ilkel olan o dönemde, en gelişmiş yazı sistemini ,tıp bilimindeki ileri seviyelerini, kendi sonlarını ayrıntılı bir şekilde anlatabilecek kadar kehanet dolu bir takvime sahip olabilmelerini neye borçlu olduklarıdır.





Bir başlangıç cümlesi gibi görülse de aslında devam eden bir yolculuğun soluklanma noktasıdır bu.
32 yıldır hayattayım ve bu süre zarfında çocukluğumdan beri yakamı bırakmayan en güçlü duygu; böyle muhteşem bir mekanizmanın içinde ,YARADAN ın kendi ruhundan üflediği bir varlık olarak gezegene sunacağım tek katkının yemek , içmek  gibi standart faaliyetler olmamasıydı.

Bu uğurda ömrümden gelip geçen kitap sayısı, iflah olmaz merakımın kütüphanelerde tutsak ettiği yıllar ve sayısını hesap edemediğim uykusuz geceler hayatın bana en büyük armağanı olsa gerek.

Doyumsuz  merakım ,”OKU” diyerek başlayan bu serüvenin, sorgulayarak , analiz ederek  ve beraber gelişerek yaşanılabileceğini gösterdi. Bu sebeple özellikle son yıllarda etkilendiğim  konularda naçizane bilgi kırıntılarını sizinle paylaşmak ve yolculuğuma sizleri de davet etmek istiyorum.

Sevgili dostum, eğer burada benimleysen sende bana öğretmek ve benimle hayatı deneyimlemek için varsın.

Senin öğrendikçe gelişen , anlayan zihnin benim aynamdır ,tıpkı benim dolup taşan zihnimin sana bırakacağı izler gibi.

Hepimiz aynı gökyüzünün altında anlamak için yıllardır savaşıyoruz ve biliyorum ki sende en az benim kadar soru işaretleri ile dolusun.

Aklın aklıma , kalbin kalbime köprü olsun ve hayata küçük katkılarımız olsun.

Sevgi ile…